Türkiye’nin İklim Değişikliği Politikası Oluşuyor
29/12/2023

Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS-UNFCCC) sekretaryasına Ulusal katkı niyetini (INDC) 30 Eylül 2015’de sundu. Buna göre Türkiye, referans senaryoya (BAU) göre 2030 yılında 1,175 MtCO2e olacağı tahmin edilen sera gazı emisyonlarını toplamda %21 azaltarak 929 MtCO2e düşürmeyi hedeflemektedir. Bu hedefi gerçekleştirmek için güneş santrali kapasitesini 10 GW’a, rüzgar kapasitesini 16 GW’a çıkarılması, tüm hidroelektrik kapasitesinin kullanılması, 1 adet nükleer santralin devreye alınması, elektrik iletim ve dağıtımındaki kaybı yüzde 15’e indireceği, sanayide enerji verimliliğinin sağlanması, sürdürülebilir ulaşım gibi hedefler koymuştur. 

İlk olarak Türkiye’nin iklim değişikliği için en azından bir hedef belirlemiş olmasını önemli bir adım olarak görmekteyim. Ancak tabi ki de belirlenen politika da beraberinde birçok tartışmayı getirmektedir. Bunlar arasında en önemli olanı belirlenen referans senaryoya göre tahmin edilen 2030 yılı emisyonudur. Yapılan tahminin arkasındaki matematiği bilmeden son sayı üzerinde eleştiriler kısıtlı kalacaktır. Ancak Paris iklim görüşmelerine kadar ve görüşmelerde de Türkiye’yi en çok terletecek soru bu olacak gibi görünüyor. Bu yazıda 2030 tahmini ve azaltım hedefinin doğruluğu üzerine değil elimizdeki veriler ışığında ne anlama geldiğini ve azaltım gerçekleştirmek için verdiği taahhütleri yorumlamaya çalışacağım.

TÜİK verilerine bakıldığında Türkiye’nin sera gazı emisyonu 1990’dan 2011’e (218.2; 432.5) yaklaşık iki kat artmıştır. Türkiye azaltım hedefi senaryosuna baktığımızda bu artış hızını koruyacağını yani 2012’den 2030’a (464.2; 929) kadar sera gazı emisyonlarını iki kat arttıracağını ön görmektedir. Ek olarak yine TÜİK verilerine göre kişi başına düşen sera gazı emisyonu 1990 yılında 3,96 ton/kişiyken 2013 yılında 6,04 ton/kişi olarak hesaplanmıştır. Azaltım hedefi ve TÜİK nüfus projeksiyonuna göre 2030 yılında bu sayı 10.50 ton/kişi olacaktır. Bu sayı diğer ülke projeksiyonları ile karşılaştırıldığında, Türkiye’yi 2030 yılında ABD ve Çin’in hemen arkasına yerleştirecek gibi durmaktadır. 

Ek olarak, 2030 yılında Türkiye’nin emisyonlarının en üst sınırına ulaşıp sonrasında azaltma eğilimine mi gireceği yoksa 2030’dan sonra da artış trendine devam edeceği INDC’de belirtilmemiştir. Bu bağlamda 2030 sonrası için de Türkiye’nin emisyonlarını arttırma hedefi olduğu düşünülebilir. Yani, Türkiye emisyonları için bir zirve noktası belirlememiştir.

Türkiye’nin azaltım yapabilmek için verdiği taahhütlere bakılacak olursa ilk göze çarpan yenilenebilir enerji hedefidir. Çünkü henüz üzerinden 1 sene bile geçmemiş olan ve Yenilebilir Enerji Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı Türkiye Ulusal Yenilenebilir Enerji Eylem Planı’na göre 2023 yılı için belirlenen 20 GW rüzgâr hedefi hem 16 GW’a düşürülmüş hem de 2030 yılına ötelenmiştir. Ek olarak yapımı, işletmesi daha kolay olan ve daha çevre dostu olarak görülen güneş potansiyeli yerine tartışmalı bir konu olan hidroelektrik kapasitesinin tümünün kullanılması hedefi bulunmaktadır. INDC hedeflerinden biri olan sanayi ve enerji verimliliği konularından sadece bahsedilmiş olması herhangi bir sayı ve somut politika hedefinden bahsedilmemesi de tartışmalı konulardan biridir. Bir diğer önemli nokta ise Türkiye’nin uluslararası piyasa ve mekanizmalardan karbon sertifikalarını kullanarak da 2030 hedeflerine ulaşabileceğini belirtmiş olmasıdır. Bunun anlamı eğer azaltım yapılamazsa denkleştirme ile azaltım yapılabileceği de planlar arasında bulunduğudur.

İklim değişikliği konusunda yıllardır sessiz kalan Türkiye’nin en azından bir hedef belirlemesini önemli bulmakla beraber yukarıda bahsettiğim hususlarla daha da geliştirilebileceğini düşünmekteyim. Bu durumun sadece Türkiye için de geçerli olduğunu düşünmüyorum. Çünkü şu ana kadar sunulan INDC’ler değerlendirildiğinde 2 0C hedefinin hala tutturulamadığı görülmektedir Climate action tracker’ın yayınına göre şu ana kadar yayınlanan INDC’ler değerlendirildiğinde küresel hedef olan 2 0C’nin üzerinde olan 2,7 0C seviyelerindeyiz. Lima’ya göre 0.4 0C bir iyileşme olsa da hala kritik seviyenin üzerinde bulunmaktayız. Tüm bu analiz ve INDC’lerin COP21 Paris görüşmelerine nasıl yansıyacağını ve Türkiye’nin alacağı pozisyonu göreceğiz.